Bir sabah uyanıp, artık hayatınızda diş hekimi ve diş hekimliği kavramlarının olmadığını düşünün. Tam bir bayram havası. O durmadan ertelenen, düşündükçe canınızı sıkan diş hekimine gitme fikri tümüyle ortadan kalkmış; diş hekimliği kliniğinin o tarifsiz ve unutulması mümkün olmayan kokusu, o meşhur aletin sesi, bekleme odasının sessizliği ve bekleyenler arasında tırmanan gerilim artık yok. Ne yaptığını bilmediğiniz ve göremediğiniz ama suratınızın ortasında çalışan, sonsuz alet ve edevatıyla sanki hiç bitmeyecekmiş gibi gelen seansların hükümdarı, ne zaman tüküreceğinize bile karışan ve ağzın sürekli açık olmasını isteyen o diş hekimi figürü silindi artık.
Mutluluktan uçuyorsunuz. Bu duygusal rahatlamanın yanında bir de gerçekten “duygusal” bir rahatlama var, bütçenize önemli bir katkı. Belki güzel bir tatile gidersiniz, belki motoru değiştirirsiniz, ya da en iyisi müzik sistemini yenilemek. İnanamıyorsunuz, böyle tatsız ve can sıkıcı bir iş hayatınızdan çıkınca geride bıraktıkları, katkıları ve kazanımlarınız muhteşem. Neden daha önce bu düşünülmedi, diye belki yetkililere de kızabilirsiniz.
Bir kaç tane diş hekimi arkadaşınız elbette ki başka işler yapabilirler. Zaten yetenekli çocuklar, onlar için hiç sorun olmaz, aksine bütün gün iki büklüm çalışmaktan kurtulurlar. Artık hayatınızda diş hekimi yok, randevu alma stresi yok, bekleme odası gerilimi yok. Güzelce fırçalarsınız, diş ipi yaparsınız, gargaralar falan, sakız da çiğnersiniz, hem falınıza da bakar. Canım zaten ne gerek vardı diş hekimine gitmeye. Çok mutlusunuz çook. Mutluluğunuz daim olsun.
Ama olmayacak, bir parça dondurmanın ilk lokması veya nefis bir bardak çayın ilk yudumuyla başlayan, soğuk sıcak hassasiyetleri, fırçanızın hiçbir zaman ulaşamayacağı yerlerde oluşan diş çürüklerinin habercisidir. Ama hemen değil. Hani köpekbalığının yaklaşırken yüzgecinin su üzerinde yavaş yavaş büyümesi gibi, kesin ama acelesiz ilerleyecekler. Aniden saplanan ağrıları, başlangıçta bir kaç analjezik ile zaptedebileceksiniz. Zaten sonraları geçti diye sevineceksiniz. Ama orada olduğunu unutmayın, çünkü yüzgeci hala görünüyor. O hiç acele etmez, bir çürüğün mineyi geçip deminde ilerlemesi, pulpitisi ve ağrıyı başlatması yaklaşık 3-4 yılı bulabilir. Pulpitis kendini ağrı ile gösterir ve tedavisi, yani bu ağrıdan kurtulmanın yolu, ya dişin çekilmesi veya kanal tedavisidir. (Dişin içinin boşaltılarak, bir anlamda mumyalanmasının tıpta bir benzeri daha yoktur). Ağrıları bir süre daha analjeziklerle dizginlediniz, hatta antibiyotikle marine ettiniz. Boşuna; o antibiyotikler dişe hiç bir zaman ulaşamayacaktır çünkü pulpa artık kanlanmıyordur.
Ve bir gece, nedense hep gece olur. aslında gündüz de hafif hafif kendini belli eder ama ne gerek vardır şimdi diş hekimine gitmeye, iki hapla siz bu işi halledersiniz. Gece vücut tam da istirahata geçmişken, sizi uykunuzdan uyandırır ve ağrının şiddetinden kafanızı duvarlara vurma isteği duyarsınız. Artık analjezikler leblebi olmuştur ve ağrı sürekli artmaktadır.
Başka yöntemler denemek istersiniz ve en son kocakarı ilaçları reyonuna gelirsiniz. Hasbelkader, ağrıyı geçirmek için bir takım sıvıları (rakı, badem yağı, karanfil yağı, kolonya, sabun, benzin, antifriz vb: literatürde dizel veya eurodizel’le ilgili herhangi bir yayına rastlanmadı) denerken soğuk suyu keşfedersiniz. Bir yudum soğuk su ağrıyı bir süre kesmektedir, hatta kitapta bile (Endodonti CİLT – 1) yeri vardır. Pulpitis purulentaya hoş geldiniz!
Bir kaç gün soğuk su şişesi vazgeçilmez aksesuarınız olur. Ofiste, yemekte, hatta arabada bile, arada bir yudum almadan duramazsınız, ama soğuk suyu hele böyle tutkuyla içmenizi polislere açıklamak her zaman kolay olmayabilir. Bir kaç gün sonra ağrınız geçer, çok sevinirsiniz, demek ki diş hekimine gitmeden de bu işler olmaktadır.
Bir süre sonra (tam olarak bir süre verilemez), ağrınız yine başlar, tırmanır, tırmalar ve finalde şişer. Anık bir akut apikal abseniz olmuştur. Üst çenede gözleriniz bile kapanabilir, alt çenede yanağınız omuzunuza değebilir. Cep telefonunuzun dokunmatik ekranından rehbere ulaşıp “D” harfini seçip diş hekiminizi aramak istersiniz ama onlar artık yoktur. Bir kısmı evlerine kapanıp kitap yazmaktadırlar, bazıları Kızıldeniz’e dalmaya gitmiştir, kimileri kendini spora vermiştir. Resim yaparlar, müzeleri gezerler ama hiçbiri artık diş hekimliği yapmamaktadır.
Kendinize sorarsınız “Ama çok iyi fırçalıyordum?”. Mutlaka iyi fırçalıyorsunuzdur ama iyi bir fırçalama bile, toplam diş yüzeylerinin sadece yüzde 60’ını temizler.
Facebook’a gülen, yeni fotoğraflar yüklerken, çürükleri fotoshopla düzeltmek gerekir, sabahları ilk bir kaç saat kimse birbiriyle konuşmak istemez. Bu saatler halitosis’in hüküm sürdüğü saatlerdir. Supra ve subgingival diş taşlarının neden okluğu dişeti kanamaları artık kanıksanmaya başlar.
Herkes dudağının kenarında, sabahları yastık kılıfında rastladığı bu lekelere alışır, koyu renk yastık kılıfları seçilir. Dişeti hastalıkları ve buna bağlı dişeti ve alveol kemiği kayıplarıyla dişler destek dokularını kaybederler, sıkı bir hapşırık, derin bir ısırıkla diş kayıpları başlar. Ön dişlerin kaybı temel iletişim yöntemi olan konuşmada sorunlar yaratır, kelimelerde anlam kaymalarına neden olur. Yanlış anlama sonuçlarının neler olabileceği belki de başka bir yazının konusudur.
Azı dişlerinin kaybı nedeniyle besinler yeterince çiğnenemez, ögütülemez ve sindirim sisteminin diğer organları da alarm vermeye başlar. Mideniz kaynar, hazımsızlık çekersiniz, konstipasyon kulübüne katılırsınız. Organ transplantasyonları ve KVC ameliyatlarında diş kaynaklı fokal enfeksiyonlar nedeniyle başarı oranları düşer. Dişeti hastalıkları sırasında enfekte olan dişeti ve kemik dokuları, yaklaşık avuç içiniz kadar bir alanı kaplarlar. Vücudun başka yerinde bu çapta bir enfeksiyon mutlaka tedavi edilirken, ağız içinde nasılsa önemsenmez.
Eksik diş sayısı her geçen gün artar, diş çürüğü nedeniyle dişler yavaş yavaş küçük parçalar halinde ufalanır, geride koyu renkli nekroz kök parçaları kalır. Bir gün gelir artık hiç bir lokma çigneyemez hale gelirsiniz. Ama teknoloji buna da çözüm üretir, mini blender satışları patlar, herkes çantasında küçük bir blender taşır. Beslenmede tekrar başa, yani elma püresi çağına dönülür.
Diş kayıpları nedeniyle burun altı. çene ucu mesafesi kısalır, yüzünüz anlamını kaybeder, daha yaşlı ve yorgun görünürsünüz. Yanaklar ve dudaklar içeri çöker. Aynada kendinizi görmek istemezsiniz. Kahkahalarla gülme, güzel ve etkili konuşma, tadına vararak yemek yeme artık çok uzaklarda kalmıştır.
Günün birinde kanlı bir bifteği afiyetleyeme hayali kuran, dişlerini kaybetmiş, canına tak etmiş, tutkulu ve becerikli birisi, eski kitaplarda gördüğü bir diş protezini tahtadan oymaya başlar (19. yy’da Japonların yaptığı gibi), önce kendi protezini sonra eşin dostunkini derken işini büyütür. Cadde de yer açar, şöhreti kulaktan kulağa yayılır. Olur ha, sizin de ihtiyacınız olur, randevu alır ve gidersiniz. Bekleme odasında içerden gelen tahta oyma sesleriyle şöyle derin bir “dejavu” yaşarken aklınıza Terminatör’ün meşhur veda repliği gelir ” I’ II be back”.
Diş ağrısı ile ilgili diğer öneriler
Acısız, Ağrısız, Kanamasız Diş Tedavisi
Diş Ağrısı Evde Nasıl Geçirilir ?
Diş Eti Şişmesi, Diş Eti Ağrısı, Diş Eti Kanaması, Diş Eti Tedavisi
Baş Ağrılarınızın Sebebi Diş Hastalıkları Olabilir
20 lik Diş Çekimi Sonrası Kanama ve Ağrılar Ne Kadar Sürer ?
Diş Çekimi Sonrasında Ağrı
Hamilelik Sonrası Diş Ağrıları
Ağrıyan Dişe Ne Yapılmalı ?
Yirmilik Diş Ağrısına Ne İyi Gelir ?
Diş Ağrıları, Şiddetli Diş Ağrısı ve Diş Ağrısı Tedavisi
Diş Hekimi ve Diş Ağrıları Hikayesi
İmplant ağrılı ve acılı bir yöntem midir?
İmplant diş tedavileri ağrılı bir süreç mi ?